Yemek yemek, insan olarak bizlerin temel ihtiyaç hiyerarşimizin başında yer alır. Bir biyolojik gereklilik olarak yemek yemek, kimi anlatılarda uygarlığı başlatan itici bir güçtür. Ateşi kontrol altına alarak doğada çiğ halde bulduklarını pişirerek yemeye başlayan insanın vücudunda başlayan değişiklik, insan uygarlığında ve dolayısıyla kültüründe de değişiklikleri başlatmıştır. Beslenmek, karnımızı doyurmak, yemek yapmak, yemek etrafındaki toplumsal ilişkiler, kültürün en başat unsurlarındandır. Yemek kültürü, insanlığın varoluşundan bu yana insanın içinde yaşadığı coğrafyaya, üretim ve yaşam biçimine göre değişmiştir, değişmektedir.
İnsanların hem doğaya hem de “öteki”ne karşı hayatta kalma mücadelesindeki en önemli ve stratejik araç olan yemeğin önemi, sembolik anlamı ile de ilişkilidir. Yiyeceklerin ve yemeklerin ait oldukları kültür ve tüketenleri tarafından verilen anlamları, bir iletişim aracı olarak potansiyelini de ortaya koyar. Anlam üretimi ve aktarımı olarak tanımlanan iletişim etkinliğinde Roland Barthes da besinlerin birer gösterge olduğunu ifade eder. Kendinden başka bir şeye göndermede bulunan yediklerimiz, “ben kimim?” ve “sen kimsin?” sorusunun cevabını vermek için kullanılır. Neyin yenilebilir ya da yenil(e)mez olduğu; ne zaman ve kiminle ne yendiği; neyin sağlıklı ya da sağlıksız olduğu; neyin, nasıl kim tarafından pişirildiği ve sunulduğu anlam üretirken bu anlamlar, sınırlarımızı çizmekte ve toplumsal dünyayı kategorize ederek anlamamızı sağlamaktadır. Ancak içinde bulunduğumuz çağın hızı ve küreselleşme olgusu, göstergelerin ve anlamların akışkanlığı ve belirsizliği, yiyecek ve yemeğin yarattığı bu sembolik anlam dünyasında da karşılığını bulur. Öte yandan ne yediğimiz, ne kadar yediğimiz, nerede, kiminle yediğimiz giderek önemli bir meseleye dönüşmektedir. Gıda ayak izinden, gıda okur yazarlığına, beden formundan, gıda korkusuna, sağlıklı beslenmeden veganlığa, gıda hakkından gıda egemenliğine ve gastronomiye kadar geniş bir kavramsal çerçevede yemeğin kültürle, ekonomiyle ve politikayla ilişkisi çerçevesinde yeni tartışma zeminleri ortaya çıkmaktadır. Sıradan bir gündelik yaşam pratiği gibi görünse de yemek etrafındaki toplumsal ilişkiler çok katmanlıdır. Bir somun ekmeğin ya da bir tabak yemeğin arka planında psikolojik, sosyolojik, ekonomik, politik, kültürel ve ekolojik süreçler ve katmanlar bulunmaktadır.
İçinde yaşadığımız çağda yemek kültürleri, kültürdeki değişimi en yalın bir biçimde görebileceğimiz alanlardan biridir. Küresel iletişim çağında toplumları ve dolayısıyla kültürleri yakınlaştırırken aynı zamanda dönüştüren, farklılıkları keskinleştiren önemli ayrım noktalarından birini yemek kültürleri oluşturmaktadır. Herhangi bir yemeğin sınırlarını coğrafi işaretlerle sınırlandırmanın güçleştiği çağımızda benzeşirken farklılaşan, farklılaşırken birbirine benzeşen kültürlerin değişimi dikkat çekici bir ivme kazanmıştır. İşte tam da bu nedenle yemek çalışmaları disiplinlerarası bir alan olarak ‘90’lı yıllardan bu yana ortaya çıkmıştır. Antropoloji, tarih, coğrafya, sosyoloji, iletişim bilimleri, ekonomi, halkbilimi gibi pek çok sosyal bilim disiplininin yöntemsel çeşitliliği ve perspektif zenginliği ile muazzam bir çalışma alanına dönüşmüştür. Moment Dergi’nin “Yemek Kültürleri” özel sayısı ile yemek çalışmaları alanına bu bağlamda katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Kapitalizm ve gıda sisteminin işleyişi, kapitalist gıda ve tarım sisteminin yapısı, gıdanın üretimi, dağıtımı, bölüşümü ve tüketimi etrafındaki tartışmalar, tüketim kültürleri, küreselleşme ve yerelleşme dinamikleri, göç hareketleri, göç ve yemek kültürleri üzerindeki etkileri, yemek ve kimlik olgusu gibi çok geniş bir alanda yapılan çalışmalar, yemek kültürünü ya da kültürlerini etkileyebilmektedir. Öte yandan yemek etrafında oluşan kültürel anlamların çoğulluğu neredeyse sonsuzdur. Bu anlam çeşitliliğinin oluşmasında medyanın dönüşümünün de rolü büyüktür. Geleneksel medyanın gazete sayfalarında ya da televizyon programlarında bir gündelik hayat bilgisi ve eğlence olarak yer verdiği yemek, yeni medya ile başka gerçekliklerin yaratıcısı ve taşıyıcısı olmuştur. İnsanların yemekle kurdukları ilişki, toplumsal kimlik ile içe içe geçtikçe ve sosyal medyada paylaşıma açıldıkça üzerine daha çok konuşulur ve tartışılır hale gelmiştir. Yeni medyanın üretim ve paylaşım konusunda sağladığı olanaklar ve bu olanaklarla paylaşımlar yapan sosyal medya kullanıcıları, yeme-içme konusunu daha da popülerleştirmiş ve yemeği merkeze alan medya olgusundan farklı bir bağlamda söz edilebilir hale gelmiştir. Yemek medyası bir yandan gastronomi ve yemek kültürlerinin daha görünür olmasına neden olurken diğer yandan profesyonel yemek pişiriciler olarak aşçıların, popüler söylemle şeflerin hiç olmadığı kadar göz önünde olmasına, mesleğin dönüşümüne ve popülerleşmesine katkıda bulunmaktadır. Yiyici olan hemen hemen herkesin neredeyse “gurme”, pişirici olan hemen hemen herkesin “şef” olarak tanımlanmaya meyilli olduğu günümüz yemek kültüründe, yemek etrafındaki kültürel tartışmaların zenginliği kadar sıradanlığı da gündemde yer almaktadır. Böylesi kültürel bir iklimde yemek festivalleri, kültürel diplomasinin bir alt alanı olarak gastrodiplomasi (makro ve mikro ölçeklerde) arayışı ve yerel ürünlerin, gıdanın üretim ve dağıtım ilişkileri göz ardı edilerek, meta değeri kazandırılıp coğrafi işaretler ile piyasalaşması gibi birtakım olgular yemek kültürleri üzerinde çok önemli etkilere sahiptir. Bu özel sayıda yemek kültürleri ekseninde çok farklı disiplinlerden birbiriyle kesişen, söz söyleyen, katkı sağlayan, yeni soruların sorulabilmesine kapı aralayan yepyeni tartışmaların yer alabilmesini umuyoruz.
Bu doğrultuda Moment Dergi’nin “Yemek Kültürleri” sayısına göndereceğiniz çalışmalarınız için aşağıda belirtilen alanlarla sınırlı olmayacak şekilde iletişim, sosyoloji, antropoloji disiplinlerinden ve farklı disiplinlerden yemek çalışmaları alanına katkı sağlayacak araştırma makalelerini, teorik tartışmaları ve metodolojik olarak öneriler içeren katkılarınızı, 2023 Haziran sayısında değerlendirmek üzere bekliyoruz.
Şengül İnce
Dr. Öğr. Üyesi, Hacettepe Üniversitesi İletişim Bilimleri Bölümü
Erhan Akarçay
Dr. Öğr. Üyesi, Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü